Dinler insan düsüncesinin ürünüdür.
Bir dine mensup oldugunu düsünen ya da iman eden insanlarin hemen hemen tamami, kendi dinini hak din olarak görürken, diger dinlerin tümünü batil olarak görür ve dini metinlerin birbiri ile ortak noktalarini izah edebilmek icinde diger dinlerde baslangicta hak dindi ama zaman icinde bozuldu gibi bir savunma yaparlar. Esasinda tamamina yakini mensubu oldugu dini, kitabini okumadan, neye iman ettigini bilmeden ailesinden miras olarak alir.
Dinlerin ortaya cikisi insan türünün toplumsal hayata gecisi ve nerdeyse yerlesik hayata gecis ile es zamanli olmustur. Hayata tutuna bilmek icin toplumlar halinde yasamaya gereksinim duyan insan topluluklari kendisinden cok daha güclü varliklar tarafindan yönetilmelerini de arzulamislardir. O zamanki az gelismis ve tecrübesiz insan topluluklarinin ahlaki degerlere baglanmasi icin, dinlerin bir yönetim bicimi olarak ortaya ciktigi söylenebilir.