Kasvet, bütün mevsimleri, hayatin mevsimlerini
zehirli bir iklimde sikistirdigi zaman
hassalarimiz asl hüviyetlerini nerdeyse
hatirlamaz olur, el ve ayak birbirine dolasir, göz
ve kulak yolunu sasirir. Ifadedeki isnad düzeni
allak bullak olur. Lügat müdahelelerle sarsilir.
Kirilmalarla, yerinden oynatilamaz rükünlerin
devrilmesiyle sentaks kendini belli eder bu
cöken havanin, ümitsizligin ve saskinligin
tezahürü olarak. O zaman muhatap, yani sen,
bir misrada, bir kelimede hatta bir harfte
isiklarini gösterir. Ya sen, sair icin benden
baska bir sey degilse...
O zaman ümit insanin icinde büyüyen bir
güzeldir. Dis dünyada bütün olup bitenler
arasinda sadece kalpleri ezen, ruhlara darlik
verenlerin iceriye agmasina ve karanlik
noktalarin cogalma kabiliyetine karsi bir
mücadele vaziyeti, öyle siradan, yani öfkedir,
hinctir, kin ve nefrettir vesairedir bütün
bunlardan patlayan bir aksülamel degil, hakiki
bir direnis, bir geri püskürtme, nihayet, zamiri
temiz havaya kavusturma gayreti kacinilmaz
olur. Teslim ve nedamet zafer kelimeleri degildir
elbette. Ya kelimelerin zaferiyse... Ümit, varlik
atesini yakmistir artik en güclü alemde.
Belkileri cogaltan süphe ve tereddüt degilse,
inanc icinde bekleyistir. Misralardaki canin bize
söyledigi bu.
Öyleyse, kim aksini iddia edebilir, elbette ki
kuslar ve pencereler sairlerin uzmanlik alanina
girer. Agirligi hafifletmek ve karanligi delmek
icin sairin yüksek dikkatine hizmet ederler. Ruh
kanatlanacak, nazar isiklara kavusacak eserin,
sevincin kendisi oldugu anda.
Iki kanadin ic tarafina dercedilen misralardan
anliyoruz ki kitap, bir ömür ve nihayeti
manasinda pencerede, hatta iki kanatli
pencerenin kendisi, iki kanatli kusun kendisidir.
Kus ve pencere ve kitap, bu tenasüp, bu
birliktelik ruhun senligi icin kafidir.
Edebiyat denizinde yeni bir kitapla siir adasini
biraz daha genisleten usta sairin sevgili
kelimeleri yoklugun, kasvetin, tereddütlerin,
canlari acitan istiyaklarin icinden varliga
pencereler aciyor, okuyacak, tekrar tekrar
okuyacaklar icin tabii.