Askin sureti kar tanesine büründü. Kirlenerek Kanli Aya gömüldü.
Pera, arkadas grubuyla kis kampina katilirken icinde tarifsiz bir huzursuzluk kol geziyordu.
Avrupanin en yüksek dagi Mont Blancin, karli etekleri, kizil granitleri, sivri buzullari ve gözalici zirvesiyle birlikte bir sürprizi daha vardi.
Büyülü bir evrenden gelen ve kanli bir görevi tamamlamak icin orada bulunan dört adam.
Neseli gecmesini umduklari kamp hayati bir anda rayindan cikarken, önce en yakin arkadasinin ölümüyle sarsildi Pera.
Mont Blancda hicbir sey olmasi gerektigi gibi gitmedi. Neseli kahkahalarin yerini ölüm cigliklari; sicak sarap kadehlerinin yerini soguk, aclik ve dehset verici bir kacis aldi.
Ancak o adamlardan biri, digerlerinden farkliydi.
Gözleri siyah bir okyanusu animsatan, tehlikeli ve gizemli adam, Ante Davies...
Sakallari, gözleri ve keskin cene hatti... Cehresini olusturan her ayrinti bir hikaye gibiydi. Ve ben o karanlik hikayede kaybolmak üzereydim.
Gözlerinde en koyu cehennemi tasiyan adam. Ruhunu ruhuma kederle ilikleyen adam, seni unutmayacagim.