Size simdi, belki de inanmayacaginiz bir hikaye anlatacagim. Ben o zamanlar 17 yasindaydim ve sik sik ovanin ortasinda, meteor düsmüs gibi cukur bir girisi olan yeralti magarasina giderdim. Girisinde güvercinler, biraz daha derinde yarasalar ucusurdu. Yakici günesin altinda tarlada calismaktan bunaldigim zamanlar serinlemek icin bu masalsi yere inerdim. Girdigim gecit karanligin icine dogru daralir, bir yeralti nehrine ulasirdi. Ben de cariklarimi cikarir, pacalarimi sivar, sarkitlara bakarak ayaklarimi suya sokardim.
Bir gün suyun, karanligin icinden gelen boguk gürültüsü arasinda ismimin yankilandigini duydum. Önce bunu umursamadim. Disaridaki güvercinlerin, rüzgarin, damlayan veya akan suyun sesini kendi ismime benzettigimi düsündüm. Derken ses daha yakindan geldi, sonra bir kez daha. Evet, biri ismimi söylüyordu. Bir arkadasimin benden önce oraya girip karanligin icinden bana seslendigini, kendince saka yaptigini düsündüm. Biraz daha ilerledim karanliga dogru. Nehrin kenarina ulasmistim. Birden suyun icinde bir yüz gördüm, hemen önümdeydi...