Cocuklugumun evi deyince ilkin boncuk otu gelir aklima. Pembe, mavi, beyaz; bahce topraginin üstünde örtü gibi. Kücük kücük leylak kümeleri sonra... Bahcemizi cepecevre saran yüksek duvarlar; yarisina mor salkim, yarisina cit sarmasigi tirmanmis. Biri döker cicegini digeri acar. Babam cok merakliydi bahce islerine. Evin girisine üc sira sümbül ekmisti karsilikli. Nasil bir koku nasil bir renk anlatamam. Arka bahcede agaclarimiz vardi. Ihlamur, mese, karadut... Bir kus sesi gelirdi o agaclardan, civil civil, insan konustugu seyi unuturdu. Simdi bir apartman katinda yasamaya razi geldigime sasiyorum bazen, bazen de bir zamanlar böyle güzel bir evde yasamis olduguma.