Güney Amerika Ingiliz Guyanasinda Georgetownda dogan George Granville Monah James Ingilterede Durham University ve bir süre sonra University of Londonda egitim gördükten sonra, Columbia Universityde doktorasini aldi. Matematik, Latince ve Yunanca dersleri vermeye basladi. University of Arkansasta calismaya baslamadan önce, mantik profesörü oldu ve North Caroline, Salisburyde Livingstone Collegede egitim verdi. Stolen Legacy kitabi ile taninan yazar hakkinda fazla malmata sahip olmamakla beraber, oldukca ilginc tespitlere tesadüf ediyoruz. Yazar, Stolen Legacyyi University of Arkansasta akademisyen iken yazmasina ragmen, kitabin ne üniversite kütüphanesinde bir kopyasi, ne Dr. Jamesin üniversite kampusünde bir büst ya da heykeli, ne de kampus duvarlarini süsleyen isminin yazili oldugu bir levha vardir. Hatta üniversitede Dr. Jamesin varligini belirten, ya da yasadigina isaret edecek bir sertifikasi dahi yoktur. Yazar, Stolen Legacy yayimlandiktan kisa süre sonra, trajik ve gizemli bir sekilde ölmüstür. Stolen Legacy her sözcügünde, her satirinda ve her sayfasinda delil ve kaynaklarla destekledigi tezini sunmaktadir Yunan Felsefesi Misir Felsefesinden calinmistir. Büyük Iskenderin Misir fethiyle, galip ordularin gelenegi olarak, degerli ganimetler yani sira, Iskenderiye Kraliyet Kütüphanesinin talan edilmesi Büyük Iskendere bu seferde eslik eden Aristotlein devasa sayida kitabi elde etmesini saglayacaktir. Daha sonra Aristotle bu kütüphaneyi arastirma merkezine dönüstürecek ve oradan yagmaladigi devasa sayidaki kitapla kendi kütüphanesi olusturacaktir. Antik zamanin bilim merkezi olan Misira Aristotledan önce, egitim amaciyla giden Pisagor, Thales, Ksenofanes Parmenides, Zeno ve Melissus gibi bircok Yunan filozof oldugunu da belirtmek gerekir.
Benzer iddialarin, Martin Bernalin Bati medeniyetinin kültürel kökeninin Kuzey Afrika, Antik Misir ve Finikelilere dayandigini savundugu Kara Athena Black Athena kitabinda da yer aldigini ifade etmek gerekiyor. Yazar, savundugu teziyle Yeni Afrika Kurtulus Felsefesini ortaya koyma cabasindadir.
Yazara göre; intihalcileri tarafindan böyle bir medeniyet ve mirasin üzerinde gayri ahlaki bir sekilde hak iddia edilmesinin sonuclari; genelde Kuzey Afrika, özelde ise Misir halkinin geri kalmisligi, medeniyete katkida bulunamayisi, ikincil bir güruh olmasi ve daha acisi, misyonerlerin sistemli bir sekilde yürüttügü faaliyetlerle, siyah halklari medeniyet disi halklar olarak empoze edilmesi olmustur. Bu yalanlarla donanmis komplekslerden kurtulmak ve aslinda medeniyetimizin bilimsel, sosyal, tarihsel, felsefi, teolojik, ahlaki olusum ve gelisiminin temel dayanaklarindan birinin gercek varisleri olduklarini ortaya koymak siyah halklarin yani sira herkesin ödevi olmalidir. Bu ödev; komplekslerden, siyasi her türlü pragmatizmden arinmis, tüm halklarin degerlerini kendi degerleriyle bir potada eritip ortak bir insani bilinc üreterek, herkesin hak ettigi saygiyi görecegi bir zeminin yaratiminda iflah olmaz bir bicimde emek sarf edecek hakikat arayicilarina düsmektedir.