Senin masanda oturuyorum ve yipratmadigin bu deftere dokunuyorum ellerimle.
Sana duydugum sevgi sicacik oluyor icimde, öylesine tatli bir gözyasi süzülüyor ki yanagimdan, kalemi tutan parmaklarina hediyem olsun, satirlarini öpsün istiyorum.
Bedenimden kayip giden bir yildiz gibiydi gözlerine bakmak, ellerini hissetmek ellerimde, en ikna edici intihar bicimiydi sana kilitlenmek saatlerce, göz göze gelmek. Bulutlarin arasinda caglayan nehirler duruldu o an, cicek paletlerinde dans eden periler oturdular her bir dala...
Sadece biz vardik onlar icin, biliyordum uzaklarda bir yerlerden izlendik, Tanri en kutsal seyirciydi. Ve onun melekleri...
Düsen her gülüste, o da gülümsedi, kokunu her hissedisimde... Iste o adam, kaleme aldigim her sözde bir hayaleti anlatirken bedenine ruh girip ellerimi tutabilen bu adam.
Ben döktükce kaleme, hissettikce, meleklerin yavasca isledigi adam. Her satirimin icinden süzülen... Her satirimi yüzünde tasiyan, her satirimi yüreginde, kokusunda...
Her bir karesini tahmin ettigim, bilmedigim ve aslinda hep bildigim. Her bir saniyede aradigim tenini. Sana bunlari dokundugun o ellerimle yaziyorum. Biliyor musun sevgilim, yaklas sana bir sir vereyim, boynundan kokunu hissetmek istiyorum. Gece batmadan karanliga, gökyüzü pembeye boyandigi anda zaman gecmiyor senin kokun yokken avuclarimda.
Yanindayken bile seni özledigim gibi, bu defa aglamak cok keyifli...
Özlem sarkisinin icimi titreten misralarinin tinisiydi puslu geceden bana kalan...
Dokunurken kadehim dudaklarima, en güclü gecenin kirmizisiydin süzülen duvarlarima...
Ve el izlerin... Senin...
Akrep sicakligin beni zehirledi. Sen ruhum... Yagmurun icinden uzattigim ellerimi yine tutar misin..