Atatürk daha önce de bazi rahatsizliklar gecirmistir. Ancak onu esas sarsan, sonunda onu ölüme kadar götürecek olan bir karaciger rahatsizligi olan sirozdur. Ama sirozun baslangicini doktorlar 1936 yilina kadar götürürler. Cünkü halsizlik ve yorgunluk Atatürkte o yillarda görülmeye baslar. Hastaligin gercek belirtileri 1937de ortaya cikar. Gittikce siklasan burun kanamalarini, vücutta kasintilar izler. Ne var ki, bu kasintilar degisik nedenlere baglanir, hatta 1937 sonbaharinda karincalarin bastigi Cankaya Köskünde yogun bir karinca savasi bile yapilir. Doktorlar, Atatürkteki belirtileri görmelerine ragmen dogru teshis koyamazlar ve hastaligin ilerlemesine neden olurlar. 11 Kasim 1923te Cankayada ögle yemeginden sonra gögsünde ve sol kolunda agri hisseden Gaziyi ve esi Latife Hanimi orada tesadüfen bulunan Dr. Refik Saydam tedavi etmis ve Atatürkün krizi atlatmasini saglamisti. Cumhurbaskani iki gün sonra, 13 Kasim 1923te bir kriz daha gecirince, Prof. Dr. Neset Omer, Ankaraya cagrilmis ve Atatürk ile Latife Hanimi tedavi etmistir. Istanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Neset Omer Irdelp rahatsizligin cok calismaktan, yorgunluktan kaynaklandigini, alkolü, tütünü, kahveyi azaltmasi, dinlenmesi gerektigini, bu dinlenmenin Akdeniz sahillerinde yerine getirilmesinin iyi olacagini ifade etmisti. 28 Mart 1938de, Ankaraya gelen Dr. Fissenger, Atatürkü muayene eden ve karin kisminda az miktarda da olsa su toplandigini belirtti. Dr. Asim Aral ve Neset Ömer beylere durumu acikladi ve hastanin istirahat etmesini önerdi. Dr. Asim ifadesine göre Türk doktorlari, Atatürkten cekindikleri icin her seyi oldugu gibi Atatürke söyleyemiyorlardi. 30 Mart 1938de, Atatürkün sihhatinin endise verici olmadigi ve bir bucuk ay istirahat edecegi aciklandi. 8 Haziran 1938de, Prof. Dr. Fissenger tekrar Türkiyeye gelip, Istanbulda Savarona Yatinda Atatürkü muayene etti ve 10 Haziran 1938de gerekli direktifleri verdikten sonra ayrildi. Atatürk bu rahatsizligi arasinda Hatay sorunu ile cok ilgilenir. Hatta 19 Mayis 1938de hasta hasta Mersine, Iskenderuna gider. Adanada günes altinda Türk ordusunun gecit törenini izler. Atatürk, Mersin dönüsü Ankaraya ugrar. Ankarada fazla kalmaz, 27 Mayis günü Istanbura gider.
Dr. Resat Belgerin ifade ettigi üzere, Atatürkün hafizasinda bir zayiflama olmamistir. Oysa bunun tersini ortaya atanlar vardi. Ancak, durumu iyi degildi ve Fissenger de durumu iyi görmüyordu. Eylül sonlarina dogru Atatürkte kimildayacak hal kalmamisti. Halsizliginden sigarayi parmaklarinin arasinda tutamiyordu. Atatürk, ilk kez agir komaya, 16 Ekim 1938de girdi.