Pek cok insan dünya hayatinin gecici isiltisina aldanip istek ve arzularinin pesinde yok yere tüketir ömrünü. Tipki bir yaprak misali savrulur durur yasam icinde. Bir gün ölecegi gercegini unutup ölüm sonrasi icin kayda deger bir hazirlik yapmadigi gibi degersiz ve anlamsiz bir sekilde yasar hayatini. Oysaki ölüm, yasamin ikiz kardesidir. Yasamla birlikte var edilmistir. Alinan her bir nefesin yarisi yasam, yarisi ölüm icin alinir. Ölüm bize bu kadar yakindir.
Ömür, anne karni ile toprak altindaki iki karanlik arasinda yakilan bir kibrit alevi gibidir. Alev almasiyla sönmesi an meselesidir. Göz acip kapar gibi gececek ve bir gün son bulacaktir. Uyanmak icin uyumak gerekiyordu önce. Ölmek icin yasamak. Ve biz yasiyorduk. Yasiyorken de uyuyorduk. Derin bir uyku icindeyken kendimizi, yasiyor saniyorduk.
Bu gercek ile yüzlesmeye, dünya uykunuzdan uyanmaya ve yasaminizi sorgulamaya cesaretiniz var mi Eger yok ise bu kitabi elinizden birakabilir, yasantiniza kaldiginiz yerden devam ederek sizin icin ayrilan sürenin sonuna gelebilir ve hic ölmeyecekmis gibi yasayip, hic yasamamis gibi ölebilirsiniz. Kacinilmaz olan ölüm ile yüzlesmeden önce, yüzlesin kendinizle.